Gaziantep'in ülke ekonomisinde önemli bir yer tutan kent olduğuna değinen Demir, "Gaziantep'te düzenlenen 12. Penye ve Tekstil Fuarı, şehrimizin üretim gücünü ve girişimci ruhunu yansıtan çok kıymetli bir organizasyondur. Gaziantep, sanayisi, ihracat kapasitesi ve istihdama katkısıyla Türkiye ekonomisinin bel kemiği şehirlerinden biridir. Tekstil ve penye sektörü, hem yerel kalkınmaya hem de ülke genelinde ekonomik büyümeye ciddi katkılar sunmaktadır." dedi.

Bu tür fuarların, üreticilerin yeni pazarlara açılmasına ve rekabet gücünün artmasına vesile olduğunu söyleyen Demir, "Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik süreçte, üretimi ve istihdamı merkeze alan adımlar büyük önem taşımaktadır. HÜDA PAR olarak, yerli üretimi destekleyen ve adil bir ekonomik yapıyı önceleyen her çalışmanın yanındayız. Bu vesileyle, fuarın Gaziantep'imize ve ülke ekonomimize hayırlı sonuçlar getirmesini temenni ediyorum." şeklinde konuştu. (İLKHA)

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rusya ve İran arasındaki askeri temasların, uyuşturucu kaçakçılığı ve terörizm gibi ortak tehdit ve zorluklarla mücadele etmek için ortak eylemler uygulama amacı taşıdığını söyledi.

Lavrov, , "Uluslararası normlara tam uyum içinde ve yerleşik uluslararası kuralları ihlal etmeden askeri-teknik işbirliği geliştiriyoruz. Terörizm ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi ortak zorluklar ve tehditlerle mücadele etmek için ortak eylemler geliştirmeyi amaçlayanlar da dahil olmak üzere, askeri temaslarımız da var. Ve bu işbirliği devam edecek." dedi.

“Kapsamlı stratejik anlaşmanın uygulanması, iki ülkenin uluslararası ve bölgesel konularda koordinasyonunu ve iş birliğini artıracak önemli bir adım olacak” ifadelerini kullanan Lavrov, ticaret ve diğer alanlardaki iş birliğinin daha da derinleştirilmesi konusundaki ilgilerini de dile getirdi.

Lavrov, İran Dışişleri Bakanı ile görüşmelerinde ayrıca büyük ortak projelere de değindiklerini belirterek “Rus personelin desteğiyle faaliyetlerini sürdüren Buşehr Nükleer Santrali gibi projeler, israil ve ABD’nin İran’a yönelik saldırıları sırasında bile durmadı.” dedi.

Rus Bakan, Rus hükümeti kredi hattı kullanılarak gerçekleştirilecek Reşt-Astara demiryolu projesi hakkında da kapsamlı görüşmeler yapıldığını ifade etti. (İLKHA)

Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile Seydişehir İlçe Jandarma Komutanlığının koordineli çalışması sonucu tespit edilen 4 şüpheliye ait araç ve üzerlerinde yapılan aramalarda, bin 50 içimlik peçeteye emdirilmiş sentetik bonzai bulundu. (İLKHA)

Fransız lider, Meta şirketine ait Facebook'un, Fransa'da sözde bir darbeyle ilgili sahte bir videoyu kaldırmasını sağlayamamış olmasından duyduğu memnuniyetsizliği dile getirdi.

Macron, "Artık kimse üzerinde bir etkim kalmadığını düşünmeye başlıyorum. Bu insanlar bizimle alay ediyorlar, kamuoyu tartışmasının kurallarını hiçe sayıyorlar, demokrasinin egemenliğiyle dalga geçiyorlar. İşte bu yüzden bizi tehlikeye atıyorlar." dedi.

Bu bağlamda Macron, sosyal medya algoritmalarının devlete şeffaf hale getirilmesini ve internetten dezenformasyonun kaldırılması sürecinin hızlandırılmasını istedi.

Daha önce, Facebook'ta Fransız bir gazetecinin Fransa'da bilinmeyen bir albay tarafından gerçekleştirilen bir darbeyi haberleştirdiğini iddia eden bir video dolaşmıştı. Macron, Afrikalı bir meslektaşının videoya rastladıktan sonra kendisine mesaj attığını iddia etti. Macron, Afrikalı meslektaşının "Sayın Başkan, orada neler oluyor? Çok endişeliyim" dediğini aktardı.

Videonun yapay zeka kullanılarak oluşturulmuş sahte bir video olduğu ortaya çıktı. Video, Cuma günü, Benin'deki darbe girişimiyle ilgili olanlar da dahil olmak üzere benzer videoları yayınlayan bir sayfada yayınlanmıştı. Macron videoyu "eğlenceli" bulduğunu söyledi, ancak yardımcılarından sosyal ağdan videoyu kaldırmasını talep etmelerini istedi. Sosyal ağ, videonun "kurallarını ihlal etmediğini" belirterek videoyu kaldırmayı reddetti. (İLKHA)

Açıklamada, özellikle gece ve sabaha karşı açık, rüzgârsız ve bulutsuz havalarda sıcaklıkların 0 derece ve altına düşmesinin tarımsal üretimde ciddi risk oluşturabileceği vurgulandı.

AKOM, ekili ve dikili alanlarda ürün kaybı yaşanmaması için çiftçilerin erken tedbir almasının önemine işaret etti. (İLKHA)

Avrupa Birliği Konseyi ile daha önce mutabakata varılmış olan yasa tasarısı, 500 lehte, 120 aleyhte ve 32 çekimser oyla kabul edildi. Şimdi AB Resmi Gazetesi'nde yayımlanmadan önce Konsey tarafından resmen onaylanması gerekiyor.

Bu oylama, Rus petrolüne yönelik kısıtlamaların daha da sıkılaştırılmasının önünü açıyor. Avrupa Parlamentosu üyeleri (AP üyeleri), Konseyin Danimarka başkanlığıyla yaptıkları görüşmelerde Rus petrolünün tüm ithalatının yasaklanması için baskı yapmış ve Avrupa Komisyonu'ndan 2026 başlarında ilgili mevzuatı sunma taahhüdü almıştı; etkin bir yasağın ise mümkün olan en kısa sürede ve en geç 2027 sonlarında yürürlüğe girmesi bekleniyor.

Avrupa Parlamentosu Sanayi, Araştırma ve Enerji Komitesi'nin baş üyesi Ville Niinisto, öncelikli hedeflerin boru hattı gazının yasaklanması için gereken süreyi olabildiğince hızlandırmak, uzun vadeli LNG sözleşmelerini öngörülenden bir yıl önce yasaklamak ve yeni kuralların ihlal edilmesini önlemek olduğunu söyledi.

Uluslararası Ticaret Komitesi'nin önde gelen Avrupa Parlamentosu üyesi Inese Vaidere, "Avrupa Komisyonu'nun ilk önerisini, petrol ve petrol ürünlerine yönelik bir yasaklama yolunu getirerek, uzun vadeli sözleşmeleri başlangıçta önerilenden daha erken sona erdirerek ve uyumsuzluk durumunda cezalar öngörerek güçlendirdik." dedi.

Ekim ayı itibarıyla Rusya, AB'nin doğalgaz ithalatının yüzde 12'sini karşılıyor; bu oran, 2022 Rusya-Ukrayna çatışmasından önce yüzde 45 idi.

Rusya'nın ikinci büyük doğalgaz üreticisi Novatek'in CEO'su Leonid Mikhelson, Rus LNG'sinin küresel doğalgaz dengesinden çıkarılmasının doğalgaz fiyatlarını artıracağı konusunda uyardı.

Mikhelson, "Rusya şu anda küresel LNG üretiminin yüzde 10'undan fazlasını karşılıyor. Bu hacimler küresel doğalgaz dengesinden çıkarılırsa, fiyatlar fırlayacak ve en yüksek maliyetleri Avrupalı ​​tüketiciler ödeyecek," diye ekledi. (İLKHA)

Haber verilmesi üzerine olay yerine UMKE ve 112 Acil Sağlık ekipleri sevk edildi.

Ekipler, yaralılara yapılan ilk müdahalenin ardından ambulanslarla Bingöl’deki hastanelere kaldırdı. (İLKHA)

Raporda ayrıca, "kitlesel vahşet suçlarına dair ezici kanıtlara" rağmen dünya liderlerinin işgalci rejimi hesap verebilirlikten korumaya devam ettiği, Filistinli çocukları korumasız bıraktığı, işgalci kuvvetlerin ise açlığı "savaş silahı" olarak kullandığı, alıkoyma merkezlerinde işkenceyi artırdığı ve Gazze'de çocukları zorla kaybettirdiği belirtildi.

Cezasızlık

Örgütün genel direktörü Halid Kuzmar, siyonist işgal kuvvetlerinin 2025 yılında her gün Filistinli çocukları öldürdüğünü, sakat bıraktığını, işkence ettiğini, aç bıraktığını, kaçırdığını ve yerlerinden ettiğini belirterek, yıl boyunca hiçbir Filistinli çocuğun "tek bir an bile güvende hissetmediğini" vurguladı.

Kuzmar bunu, "israil güçlerinin ve yetkililerinin, çocuklara karşı işledikleri suçlardan dolayı hiçbir sonuçla karşılaşmadan, on yıllarca süren cezasızlığın doruk noktası" olarak değerlendirdi.

Raporda, işgal altındaki Batı Şeria'da işgal güçleri ve yerleşimcilerin 2025 yılında 54 Filistinli çocuğu öldürdüğü belirtilirken, bu güçlerin Batı Şeria'yı yasadışı olarak işgal eden yerleşimcilere destek ve koruma sağlamaya devam ettiği kaydedildi.

Filistin Çocuk Savunma Örgütü'nün belgelerine göre, işgal yetkilileri Haziran 2016'dan bu yana en az 62 Filistinli çocuğun cesedini alıkoydu ve sadece altı çocuğun cesedini ailelerine iade etti, 56 çocuğun cesedi ise hala işgalin elinde bulunmakta.

Gazze Şeridi'nde, örgüt 2025 yılı boyunca Filistinli ailelerin katledilmesi, sakat bırakılması ve tamamen yok edilmesinin boyutunun "felaket" düzeyinde kaldığını doğruladı ve Şeridin dışına tedavi için tahliye edilen az sayıdaki çocuğun bile ağır yaralanmalar, derin psikolojik travmalar ve gelecekleri konusunda aşırı kaygı yaşadığını açıkladı.

Rapor, bu çocuklardan bazılarının hikayelerini inceleyerek, bunların belgelenmiş vakaların yalnızca küçük bir bölümünü temsil ettiğini, binlerce çocuğun ise enkaz altında, çadırlarda, zindanlarda ve bölge genelinde dağılmış yerinden edilmiş alanlarda sayılmadan kaldığını vurguladı.

Yaşam koşullarıyla ilgili olarak örgüt, işgalin açlığı bir silah olarak kullanmasının 2025 yılında eşi benzeri görülmemiş seviyelere ulaştığını, Gazze'ye kapsamlı bir abluka uygulamaya devam ederek gıda, su, ilaç, yakıt ve elektrik girişini sistematik olarak engellediğini, aynı zamanda tarım arazilerini, fırınları, değirmenleri, su şebekelerini ve hastaneleri kasıtlı olarak yok ettiğini açıkladı. Rapor, bebeklerin ve yeni doğanların en savunmasız gruplar arasında olduğunu belirtti.

Umudu söndürmek

Örgüt, işgal zindanlarında esir Filistinli çocukların ciddi gıda ve su kıtlığı çektiğini belirterek, 2025 yılında işgal hapishanelerinde ilk Filistinli çocuğun, Megiddo zindanında 17 yaşındaki Velid Halid Abdullah Ahmed'in öldüğünü kaydetti.

Ahmed'in otopsi sonuçları, şiddetli kas ve yağ kaybı, tedavi edilmemiş enfeksiyonlar, dehidratasyon, uyuz ve güçlü travmaya bağlı yaralanmalar gösterdi; rapora göre bu durum, ölümünden aylar önce sistematik olarak aç bırakıldığını ve kötü muameleye maruz kaldığını gösteriyor.

Örgüt, Gazze genelinde ve siyonist işgalinin hapis sisteminde Filistinli çocukların, "bedenlerini kırmak, umutlarını söndürmek ve Filistin yaşamının temellerini yıkmak" amacıyla, yaşam için gerekli kaynaklardan kasten mahrum bırakıldığını vurguladı.

Rapor, siyonist cezaevi servisinin son verilerine göre, 30 Eylül 2025 itibarıyla işgal hapislerinde esir bulunan Filistinli çocuk sayısının 350'ye ulaştığını belirtti.

Uluslararası Çocuk Hakları Savunma Örgütü – Filistin, siyonist işgal kuvvetlerinin 2025 yılı boyunca Filistinli çocuklara yönelik işkence ve kötü muameleyi gözaltının tüm aşamalarında "son derece acımasız" seviyelere çıkardığını da belirtti. Örgüt, alıkonulan çocukların yüzde 94'ünün aile üyesi olmadan sorgulandığını ve yüzde 89'una tutuklanma nedenlerinin bildirilmediğini vurguladı.

Raporda ayrıca, işgal kuvvetlerinin Gazze'den yiyecek veya insani yardım arayan çocukları kaçırdığı, ardından onları işgalci rejimin güneyindeki bir askeri gözaltı kampı olan Sde Teiman hapsine götürdüğü, burada çocukların kıyafetlerinin çıkarıldığı, aç bırakıldığı, dövüldüğü, kafeslerde tutulduğu, elektrik şokuna ve sopayla dövülmeye maruz bırakıldığı, ayrıca "disko odası" olarak bilinen yerde uzun saatler boyunca yüksek sesle müzik çalındığı ve tutukluların rastgele saldırılara maruz kaldığı belirtildi.

Rapor, 2025 yılında Filistinli çocuklar arasında zorla kaybetme vakalarında keskin bir artış yaşandığını belirterek, bunu örgütün ifadesine göre cezasızlığın devam ettiği bir yılın en ciddi gelişmelerinden biri olarak nitelendirdi. (İLKHA)

Düzenlenen operasyonla yakalanan şahıs, işlemlerinin ardından cezaevine teslim edildi.

Emniyet yetkilileri, kamu düzeninin sağlanması ve suçla mücadele kapsamında çalışmaların kararlılıkla sürdürüleceğini belirtti. (İLKHA)

"Bizimle yol yürüyecek yeni arkadaşlarımızın, yerin derinliklerindeki milli servetimizi ekonomiye kazandırma mücadelemize destek olacağına yürekten inanıyorum. Aramıza katılacak mesai arkadaşlarımıza şimdiden hayırlı olsun dileklerimi iletiyorum." (İLKHA)

Bakan Kurum, milletvekillerinin deprem bölgesindeki ihalelere ilişkin sorusuna cevap verdi.

Kurum, “Tüm ihaleler yürürlükteki mevzuat çerçevesinde gerçekleştiriliyor. Rekabet ve şeffaflık ilkelerine uygun bir şekilde elektronik ortamda e-ihale yapılarak, bu ihaleler basın ve yayın kuruluşlarıyla paylaşılarak gerçekleşiyor. Tüm süreçler A’dan Z’ye şeffaf bir şekilde yürütülüyor. Yapılan ihalelerde ekonomik açıdan en avantajlı teklif, en düşük teklif hangi firma tarafından veriliyorsa ihalelerde ona göre firmalara öncelik tanınıyor.  O firmalara sorup açık yüreklilikle bunları öğrenebilirsiniz. Bugüne kadar afet bölgesinde yapılan ihalelere bakıldığında 300’ün üzerinde farklı firmanın ihaleyi aldığını göreceksiniz. Dolayısıyla afet bölgesinde işi şansa değil, ehline bırakıyoruz. Şunu da net bir şekilde ifade edeyim, biz bu milletin tek bir kuruşunun boşa harcanmasına, birilerinin haksız kazanç elde etmesine asla izin vermeyiz. 455 bin konutu bu bakışla çalıştık, çabaladık, alnımızın akıyla tamamladık.”

Genel Kurulda konuşmaların ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yanı sıra Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, İklim Değişikliği Başkanlığı, Kentsel Dönüşüm Başkanlığının 2026 yılı bütçeleri kabul edildi. (İLKHA)

“Ürdün Haşimi Krallığı Sosyal Kalkınma Bakanı Wafa Bani Mustafa ile Bakanlıklarımız Arasında İş Birliğine İlişkin Mutabakat Zaptı'nı imzaladık.  Bu anlaşmayla birlikte; aile, çocuk, kadın, engelli ve yaşlılara yönelik hizmetlerin güçlendirilmesi ile sosyal destek mekanizmalarının geliştirilmesine yönelik ortak adımlar atmayı hedefliyoruz. İş birliğimizin sosyal hizmetlerde somut kazanımlar sağlamasını temenni ediyor, ülkelerimiz için hayırlı olmasını diliyorum.” (İLKHA)

Toplantının ana gündem maddesini ise HAKSİAD ve İsra Holding arasında kurulması hedeflenen stratejik iş birliği zeminleri oluşturdu. Sektörel tecrübelerin paylaşılması, ortak yatırım fırsatlarının değerlendirilmesi ve iş dünyasında etik ticaret ilkelerinin yaygınlaştırılması konularında ortak bir vizyon paylaşıldı.

İş birliği konusunda mutabakat sağlandı

Görüşme sonunda, iki tarafın da kurumsal birikimlerini birleştirerek sektöre ivme kazandıracak çalışmalar üzerinde yoğunlaşması hususunda tam mutabakata varıldı. Bu kapsamda, olası iş birliği modellerinin somutlaştırılması amacıyla çalışma gruplarının temaslarını sürdürmesi kararlaştırıldı.

Toplantıya İsra Holding tarafından Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahim Tavlı ve Yönetim Kurulu Üyesi Veysel Vural katılırken HAKSİAD tarafından ise Genel Başkan Vedat Turgut, Genel Başkan Yardımcısı Maruf İçke, İstanbul Şube Başkanı Abdulbari Duman ve Genel Başkan Danışmanı Yasin Demir hazır bulundular.

“Birlikte daha güçlüyüz”

HAKSİAD Genel Başkanı Vedat Turgut, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek; İsra Holding gibi kıymetli kurumlarla kurulan bu dostluk ve iş birliği bağlarının ekonomik kalkınmaya önemli katkılar sunacağını ifade etti.

İsra Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahim Tavlı ise HAKSİAD’ın çalışmalarını yakından takip ettiklerini ve bu birlikteliğin her iki kurum için de hayırlı sonuçlar doğuracağına inandığını belirtti.

Ziyaret, karşılıklı iyi niyet temennileri ve hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi. (İLKHA)

Hind’in ailesi Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verdikleri destekten ötürü teşekkür etti. 

Hind Rajab’ın gerçek hikayesini konu alan “Hind Rajab'ın Sesi” filmi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen özel gösterimle izleyiciyle buluşmuş, bu gösterimde Hind Rajab’ın aile fertleri de yer almıştı. (İLKHA)

Gazze’de yaşanan insanlık dramına ve bunun akademik dünyadaki yansımalarına dikkat çeken Özvar, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde soykırıma tepki gösteren akademisyenlerin görevden uzaklaştırılmasını eleştirdi. Bu durumu "fevkalade rencide edici" olarak niteleyen Özvar, şu ifadeleri kullandı:

"Gazze'de yaşanan soykırım, dünyada akademik özgürlüklerin ne ölçüde kullanılabildiğini acı bir şekilde gözler önüne sermiştir. Biz, Türk üniversiteleri olarak bu soykırıma karşı sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Baskı gören, ifade özgürlüğünü kullanamayan veya akademik otonomiden dolayı zarar gören bütün öğretim elemanlarını ve bilim insanlarını ülkemize davet ediyoruz. Üniversitelerimizin kapılarını sadece kendi personelimize değil uyumlu çalışabilecek, bilim ve teknoloji üretimine katkı sağlayacak uluslararası bilim insanlarına da sonuna kadar açmak zorundayız."

Halihazırda Türkiye’deki üniversitelerde 3 binin üzerinde uluslararası öğretim elemanının görev yaptığını hatırlatan Özvar, bu sayının artırılmasının stratejik bir öncelik olduğunu, uluslararası kaliteli bilim insanlarının Türk üniversitelerinde istihdam edilebileceğini kaydetti.

"En büyük derdimiz kaliteyi artırmak"

Özvar, uluslararasılaşmanın sadece sayısal bir artış değil aynı zamanda bir kalite göstergesi olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin 190’dan fazla ülkeden gelen öğrencilere ev sahipliği yaptığını belirten Özvar, hedeflerinin Türkiye’yi Orta Doğu, Afrika, Balkanlar ve Türk dünyası için bir cazibe merkezi haline getirmek olduğunu söyledi. Özvar, kalite vizyonunu şu sözlerle özetledi:

"Bizim en büyük derdimiz, Türkiye’deki yükseköğretim kurumlarımızın kalitesinin daha da artırılmasıdır. Uluslararasılaşma, üniversitelerin gerek eğitim gerekse bilim ve teknoloji alanındaki araştırmalarının kalitesinin yükselmesine vesile olmaktadır. Dışa açık olmak istememizin arkasında yatan temel sebeplerden biri de budur. Üniversiteler dışarıya ne kadar açık olursa, uluslararası iş birliklerine ne kadar istekli olurlarsa, o ölçüde daha fazla gelişirler. Uluslararasılaşma arttıkça dünyanın önünde gelen bilim insanlarının, araştırmacılarının da üniversitelerimizle olan teveccühü bu ölçüde artacaktır."

Yeşil Üniversite Endeksi’nde Türkiye zirvede

Konuşmasında Türk üniversitelerinin uluslararası başarılarına da değinen Özvar, UI GreenMetric 2025 Yeşil Üniversite Endeksi verilerini paylaştı. İlk 500’e en fazla üniversitesi giren ülkenin Türkiye olduğunu belirten Özvar, bu başarıda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yükseköğretim sistemine verdiği desteğin büyük payı olduğunu ifade ederek, listeye giren tüm üniversiteleri tebrik etti.

“Nitelikli ve ekonomik sağlık hizmeti bizi küresel ölçekte ayrıcalıklı kılıyor”

Türkiye’nin tıp eğitimi ve sağlık hizmetleri alanında dünya standartlarını yakaladığını vurgulayan Özvar, bu hizmetlerin nitelikli ve erişilebilir maliyetlerle sunulmasının Türkiye’yi küresel ölçekte ayrıcalıklı bir konuma taşıdığını belirtti.

Özvar, “Dünya kalitesinde tıp eğitimi ve sağlık hizmetlerini, tolere edilebilir maliyetlerle sunabilen az sayıda ülke var. Bu tablo, Türkiye’nin geldiği noktayı göstermesi bakımından son derece anlamlı.” değerlendirmesinde bulundu.

Sağlık eğitiminde küresel marka: Sağlık Bilimleri Üniversitesi

Toplantıya ev sahipliği yapan SBÜ’nün yurt dışı faaliyetlerine de değinen Özvar, üniversitenin Buhara, Suriye, Somali, Saraybosna ve Kudüs gibi bölgelerdeki anlaşmalarına dikkat çekti. SBÜ’nün daha da ötelere açılmasını ve başka ülkelerde de yeni kampüsler kurmasını arzu ettiklerini kaydeden Özvar, “Gelecek yıllarda Avrupa, Amerika, Afrika ve Uzak Doğu ile bilim ve teknoloji alanındaki iş birliklerimizi artırmayı hedefliyoruz." ifadelerini kullandı.

SBÜ Rektörü Aslan: “Uluslararası alanda faaliyet gösteren bir dünya üniversitesiyiz”

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemaleddin Aslan da üniversitenin yurt içi ve yurt dışı faaliyetleri ile uluslararasılaşma sürecinde Yükseköğretim Kurulunun yönlendirici rolüne dikkat çekti. Aslan, Yükseköğretim Kurulunun onayları, rehberliği ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın desteğiyle SBÜ’nün uluslararası alanda faaliyet gösteren bir dünya üniversitesi konumuna ulaştığını ifade etti.

Senato toplantısında SBÜ’nün uluslararası ortak eğitim yaptığı Somali, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Filistin, Suriye, Özbekistan, Kırgızistan ve Bosna-Hersek üniversite rektörleri de çevrim içi olarak katıldı.

Toplantının ardından SBÜ ve Özbekistan Buhara Tıp Enstitüsü arasında yapılan ikili protokol kapsamında Türkiye’ye gelip eğitimlerini tamamlayan doktorlara sertifikaları Yükseköğretim Kurulu Başkanı Özvar tarafından verildi. (İLKHA)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Ahmet Yener’i Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kabul etti. (İLKHA)

İşitme sağlığı için düzenli tarama

Toplum Sağlığı Merkezi ÇEKUS Birimi hemşireleri tarafından yürütülen okullarda işitme tarama programı, planlanan takvim doğrultusunda aralıksız şekilde devam ediyor. Program kapsamında, okullarda öğrenim gören çocukların işitme sağlığı düzenli olarak taranarak olası sağlık sorunlarının erken dönemde tespit edilmesi hedefleniyor.

Şüpheli vakalar sağlık kuruluşlarına sevk ediliyor

Gerçekleştirilen taramalar sırasında işitme kaybı veya işitme ile ilgili sorun şüphesi tespit edilen çocuklar, vakit kaybedilmeden ilgili sağlık kuruluşlarına sevk ediliyor. Bu sayede gerekli tetkik ve tedavilerin zamanında yapılması sağlanıyor.

Akademik ve sosyal gelişim destekleniyor

Uzmanlar, erken dönemde fark edilmeyen işitme problemlerinin çocukların akademik başarılarını, iletişim becerilerini ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekiyor. Yapılan taramalarla, bu olumsuzlukların önüne geçilmesi ve çocukların sağlıklı gelişimlerinin desteklenmesi amaçlanıyor.

Toplum Sağlığı Merkezi ÇEKUS Birimi tarafından sürdürülen işitme tarama programının, çocuk sağlığının korunması ve geliştirilmesi açısından büyük önem taşıdığı belirtilirken, koruyucu sağlık hizmetlerinin önümüzdeki dönemlerde de kararlılıkla sürdürüleceği ifade edildi. (İLKHA)

“Büyük otoparklar artık elzemdir”

Acil durumlarda müdahalenin güç olduğunu söyleyen ilçe başkanı Gözüngül, ““İlçemizde, son yıllarda hızla artan nüfusu ve buna paralel olarak çoğalan araç sayısı nedeniyle ciddi bir trafik sorunuyla karşı karşıyadır. İlçemizin mevcut yol altyapısının dar ve yetersiz olması, özellikle şehir merkezinde trafik yoğunluğunu içinden çıkılmaz bir hâle getirmiştir. Vatandaşlarımız günlük yaşamlarında saatlerce trafikte beklemek zorunda kalmakta, esnafımız müşteri kaybı yaşamakta, acil durumlarda ambulans ve itfaiye gibi hayati araçlar dahi zamanında müdahalede güçlük çekmektedir. Plansız araç parkları, yol kenarlarına gelişi güzel bırakılan araçlar hem trafik güvenliğini tehdit etmekte hem de halkımızı ciddi anlamda mağdur etmektedir.” diye konuştu.

“Cizre’nin gerçek sorunlarını görmezden gelmeyin”

Yetkili kurum ve yöneticilere çağrıda bulunan Başkan Gözüngül, “Cizre İlçe HÜDA PAR Teşkilatı olarak açıkça ifade ediyoruz ki; bu sorunun en temel çözümlerinden biri ilçe merkezinde büyük ve modern otoparkların ivedilikle yapılmasıdır. Otopark ihtiyacı artık ertelenemez bir zorunluluk hâline gelmiştir. Bu adım atılmadığı sürece trafik çilesi her geçen gün daha da artacak, halkımızın sabrı daha fazla zorlanacaktır. Cizre’nin gerçek sorunlarını görmezden gelmeyin. Halkın sesine kulak verin. Trafik yoğunluğunu azaltacak kalıcı projeleri hayata geçirin. Büyük bir otopark projesi, Cizre’nin nefes almasını sağlayacak, şehir yaşamını rahatlatacaktır. Bizler Cizre halkının huzuru, güvenliği ve yaşam kalitesi için bu meselenin takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz.” dedi.  (İLKHA)

Stres diş sıkmayı artırır, diş sıkma da kişinin stresini besler!

Modern yaşamın bizlere pek çok kolaylık getirdiğini dile getiren Doç. Dr. Neslihan Tınastepe, “Ancak beraberinde artan sorumluluklar, ekonomik kaygılar, sosyal baskılar ve belirsizlikler de insanları hiç olmadığı kadar yoğun bir stres altına soktu. Bilindiği üzere artan stres, sadece ruh sağlığını değil, fiziksel sağlığı da etkiliyor. Son yıllarda diş kliniklerinde artan diş sıkma ve gıcırdatma, yani bruksizm vakaları, bu durumu açıkça gözler önüne seriyor.” dedi.

Bruksizmin kişinin farkında olmadan, uyanıklık veya uyku sırasında dişlerini sıkması ya da gıcırdatması olarak tanımlandığını hatırlatan Doç. Dr. Tınastepe, “Hatta bazı durumlarda gerçek bir diş teması olmaksızın, kaslardaki gerginlik şeklinde de karşımıza çıkabiliyor. Uyku sırasında ve uyanıklık anında ortaya çıkan her iki bruksizm türünün ortaya çıkış sebepleri farklılık gösterse de, yoğun stres ve anksiyete ikisinde de ortak rol oynar. Stres diş sıkmayı artırır, diş sıkma da kişinin stresini besler.” şeklinde konuştu.

Bruksizm, basit bir alışkanlık değil, birçok sağlık sorununu beraberinde getiren ciddi bir durum!

Bruksizmin, sadece stres karşısında ortaya çıkan basit bir alışkanlık olarak adlandırılabilecek kadar hafif bir durum olmadığına dikkat çeken Doç. Dr. Neslihan Tınastepe, “Bruksizm, beraberinde birçok sağlık sorununu da getirir.” dedi.

Dişlerin, normal çiğneme kuvvetlerine kıyasla çok daha fazla yüklere maruz kalmasının etkilerinden bahseden Doç. Dr. Tınastepe, şunları söyledi:

“Dişlerde aşınma, çatlak ve kırık gibi hasarlar görülebilir. Dişleri çevreleyen kemik dokular ve bağ dokuları da aynı şekilde bu durumdan olumsuz etkilenir. Bruksizm yaşayan kişiler sabahları ağız açmada zorluk yaşayabilir; açtıklarında ise tıklama sesi ve ağrı ile karşılaşabilirler. Ağrı sadece çene eklemi ile sınırlı kalmayabilir; dişlerde, çenelerde ve baş, şakak ile boyun bölgesinde de ciddi rahatsızlık yaratabilir. Diş sıkma ve gıcırdatma yaşayan kişilerde uyku kalitesi düşer ve sabahları yorgun uyanırlar. Dikkat dağınıklığı, sinirlilik ve gerginlik gün boyu onlara eşlik edebilir.

Bruksizm çoğu zaman tek başına görülmez; en sık anksiyete, depresyon, uyku bozuklukları (özellikle uyku apnesi), çene eklemi problemleri ve reflü ile birlikte görülür. Son dönemde yapılan çalışmalarda, akıllı telefon kullanımının artmasıyla birlikte bruksizmin daha sık görüldüğü, bu kişilerde depresyon ve anksiyete belirtilerinin de daha yüksek oranlarda eşlik ettiği dikkat çekiyor.”

Bruksizmin kesin tedavisi yok, ancak zararları azaltılabilir!

Diş hekimlerinin, diş sıkma ve gıcırdatmanın vereceği zararları azaltmak için genellikle gece plaklarından (splintlerden) faydalandıklarını aktaran Doç. Dr. Neslihan Tınastepe, “Splintler; dişlere, kaslara ve diğer ilgili yapılara gelen kuvvetleri azaltır ve kasların daha dengeli çalışmasını sağlar.” dedi.

Gerektiğinde ilaç tedavisi ve fizik tedavi yöntemlerinden de yararlanıldığını kaydeden Doç. Dr. Tınastepe, “Ayrıca botulinum toksin uygulamaları da bu amaçla oldukça yaygın bir şekilde kullanılıyor. Ancak burada kritik bir gerçek var; bruksizmin henüz kesin bir tedavisi bulunmuyor. Alınacak önlemlerle oluşturabileceği zararlar minimuma indirilebilir.” açıklamasını yaptı.

Psikolojik destek, uyku düzeni, gevşeme egzersizleri ve bedensel farkındalık bruksizmi azaltır!

Tedavinin bir parçası olması gereken yaklaşımlar hakkında bilgi veren Doç. Dr. Neslihan Tınastepe, “Psikolojik destek alınmalı, uyku düzenlenmeli, nefes ve gevşeme egzersizlerinden faydalanılmalı, dijital ve zihinsel yük azaltılmalı ve bedensel farkındalık artırılmalı.” dedi.

Bu yöntemlerden destek alınmasının, yalnızca dişleri, çene kaslarını ve çevre dokuları korumakla kalmadığına dikkat çeken Doç. Dr. Tınastepe, “Bu yöntemler aynı zamanda bruksizmin ortaya çıkmasına neden olan temel zihinsel ve duygusal yükleri de azaltmayı hedefler. Özellikle stresin doğru bir şekilde yönetilmesi ve uyku kalitesinin uyku hijyeni sağlanarak artırılması, diş sıkmanın oluşması ve  şiddetinde belirgin bir azalma sağlayabilir. Nefes ve gevşeme egzersizleri ile kasların gevşemesine yardımcı olunurken, dijital ve zihinsel yükün azaltılması ise kişinin sürekli tetikte olma sürecinden kurtulmasına destek olur. Bedensel farkındalığın artmasıyla kişi gündüzleri dişlerini sıktığını daha kolay fark eder ve bu davranışı bilinçli olarak kontrol etmeyi öğrenebilir.” ifadelerini kullandı.

Bruksizm, ruhsal yüklerin bedendeki yansıması olarak düşünülebilir!

Bruksizm, vücudumuzun bizimle iletişim kurma yollarından biri olduğunun altını çizen Doç. Dr. Neslihan Tınastepe, sözlerini şöyle tamamladı:

“Ruhumuza fazla gelen yüklerden kurtulmamız ve belki de biraz yavaşlamamız için bir uyarıdır. Bazen söyleyemediklerimiz, bastırdıklarımız, ertelediklerimiz ve içe attıklarımız bu şekilde dışarı çıkar. Bunu görmezden gelirsek, bruksizme eşlik eden diğer fiziksel rahatsızlıkları da çok zaman geçmeden yaşamımızda görmeye başlayabiliriz. Bruksizm, ruhsal yüklerimizin bedendeki yansıması olarak düşünülebilir. Sonuç olarak bruksizm için çözüm yine bizde, ruhumuzun derinliklerinde saklı görünüyor. Bazen bu belirtileri hayatın yoğunluğu içinde fark etmeyebiliriz; ancak bedenimizin verdiği bu sinyaller süreklilik kazanmaya başladıysa, profesyonel destek almak en sağlıklı adım olacaktır.” (İLKHA)

Bu kapsamda 19 Kasım tarihinden itibaren kent genelinde toplam 4 bin 359 resmi kontrol gerçekleştirildi. Yapılan denetimlerde 106 işletmeye idari para cezası uygulanırken, 115 işletmeden alınan numuneler analiz edilmek üzere laboratuvarlara gönderildi.

Bakanlık talimatıyla 15 Aralık tarihinden itibaren söz konusu ürünlerin depolandığı işletmeler de denetim kapsamına alındı. İl ve ilçe Tarım ve Orman Müdürlüklerinde görevli tüm gıda denetim ekiplerinin katılımıyla kontrollerin yoğunlaştırıldığı bildirildi.

Denetimlerin bir bölümüne bizzat katılan Bursa İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Acar, numune analiz sonuçlarının mevzuata aykırı çıkması durumunda işletmelere gerekli idari yaptırımların uygulanacağını ifade etti. 

Acar, 2025 yılı boyunca Bursa genelinde yaklaşık 54 bin resmi kontrol yapıldığını, bu denetimler sonucunda ise bin 50 idari yaptırım uygulandığını hatırlattı.

Bursa İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün il genelinde gıda denetimlerinde yetkili tek kurum olduğunu vurgulayan Acar, Alo Gıda, CİMER ve benzeri kanallar üzerinden gelen şikâyetlerin titizlikle değerlendirildiğini, uygunsuzluk tespit edilen işletmelere gerekli idari işlemlerin uygulandığını kaydetti. (İLKHA)